Bu Blogda Ara

13 Ağustos 2018 Pazartesi

SAKALAR

SAKALAR
Sakalar'ın Türk mü, İranlı mı, diğer bir deyişle Turan kavimlerinden mi, Ari kavimlerinden mi olduğu çok münakaşa edilmiştir. Aristow,Mayer, Z. V. Togan gibi bilginler, Sakalar'ın aslında Türk olduklarını, sonradan çok güneybatıya indikleri için bol İranlı kanı ile karıştıklarını ileri sürmüşlerdir. Bugün de Yakut Türkleri'nin (ki Türkler'in en ibtidai kavmini teşkil etmektedir.) kendilerine "Saka" demeleri,  bu görüşü desteklemektedir. Sakalar'a Yunan yazarları "Skit"  demişlerdir.  Bu kavmin daha doğrusu kavimler topluluğunun saf Türk olduğunu iddia etmek ne kadar zayıf bir hüküm olursa, Sakalar'ın içinde Türk kavim ve kabilelerinin bulunmadığını ileri sürmek de aynı derecede gerçeklere aykırı bir görüştür. Türkler'in geniş çoğrafya sahalarında yabancı kavimlerle nasıl karşılaştıkları, yüzlerce örenek ile ispat edile bilir bir davadır. Sakalar'da hakim tabakanın Türkler olduğunu Minns, Triedle, Laufer, Z.V. Toğan gibi tarihçiler kabul etmektedirler. Hipokrates'in Sakalar'ın ahlak ve adetleri hakkında verdiği bilgi, Çin kaynaklarının Hunlar ve Göktürkler hakkında söyledikleri ile tamamen aynıdır.  Sakalar'ın büyük hükümdarı Alp-Er-Tunga'nın Türk ve İran efsanelerinin en mühim simalerından birisi olduğunu  da ilave  etmek gereklidir.  İranlılar'ın  (ve Şeh-Name'de Firdevsi'nin) "Afrasyab" dedikleri Al-Er-Tunga, Saka imparatorluğunun şevket çağının hükümdarıdır; onunla çöküş başlamıştır. Pers hanedanından İran şehenşahı Kirus  (Keyhusrev), Alp-Er-Tunga'yı Altaylar'a kadar takip etmiş, neticedeAzerbaycan'da yakalayıp M.Ö 624'te öldürmüştür. İmparatoriçe Tomiris, Alp-Er-Tunga'nın haleflerinden biridir. (torununun  kızı olma ihtimalide vardır.) Tomiris, M.Ö 529'a doğru İran şehen şahı Büyük Dara ile mücadeleleri ve vatanını kahramanca savunması ile meşhurdur. Tomiris'in oğlu ve veliahdinin adı Yunan kaynaklarında "Spargapires" şeklinde geçmektedir. İranlılar tarafından öldürülen bu zat, annesinin başkumandanı idi. M.Ö. 330'a doğru Sakalar'ın başında "Çu" diye zikedilen bir hükümdar görüyoruz . (bunun Spargapires'in 5.batıdan torunu olması ihtimal dahilindedir. . Kaşgarlı Mahmud'un "Şu" dediği İskender'in çağdaşı Türk hükümdarı budur.  Saka imparatorluğu, bir taraftan İranlılar, diğer taraftan Çinliler tarafından ortadan kaldırılmıştır. Saka ve İskitler'le Türk kavimlerinin İran'a, Kafkasya'ya, Balkanlar'a,  ve Andolu'ya kadar uzandıkları muhakkakdır. 

OĞUZLAR ve DİĞER TÜRK BOYLARI

OĞUZLAR  ve DİĞER TÜRK BOYLARI

Bu sıralarda yani  IX.asrın son ve X .asrın ilk yarısında TÜRK dünyasının çoğrafi durumu şöyleydi:
I - Oğuz İli, Üstyurt'ta yani Hazar ile Aral arasında, Aral'ın doğusunda, Sırderya'nın kuzey boylarında yaşıyor,  geniş ölçüde güneye, Müslüman ülkelerine taşıyordu. Bu ülkeler, İran'lı Samaniler'in elindeydi ve Karahanlı hanedanı, Samani ülkelerine yerleşmek için fırsat gözlüyordu. Samaniler'in yüz binlerce Türk tab'ası vardı ve bunların bir kısmı Müslüman da olmuştu. Kızılkum Çölü, Oğuz hakimiyetindeydi.
II - Karluk İli, Oğuz ilinin doğusunda idi. Karluklar'ın en mühim  boyu, Çigiller idi.  Karahanlıklar, ki Büyük Türk Hakanlığı'nı temsil ediyorlardı, başlıca Karluklar'a dayanıyorlardı.
III - Kimek İli, Oğuzlar'ın kuzeyinde idi. Şimdi Kazakistan'ın kuzey batısını kapsıyordu. Bunların batısında, Ural dağları güneyince ve Ural nehrinin kıyılarında Oğuzlar'ın bir boyu olup onlardan ayrılmışbulunan Peçenekler yaşıyordu. 
IV -  Uygur İli,  Karlukilinin doğusunda, Doğu Türkistan'da idi. Moğolistan'dan göçen uygur Kağanları burada idiler. 
V - Kırgız İli, Uygurlar'ın kuzeyinde şimdidki Moğolistan'da idi. Kuzeyden gelip  Oğuzlar'ı ve Uygurlar'ı bu ülkeden kovmuşlardı.
VI - Hazar İli, bugünkui Ukrayna'yı,Kuzey Kafkasya'yı içine alıp doğuya, batıya kuzeye doğru genişölçüde taşıyordu. Oğuzlar'ın 965'e kadar Hazar Kağanlığı'na tabioldukları, ekseritarihçiler tarafından kabul edilmektedir. 
Gökberk ÇETİNKAYA

12 Ağustos 2018 Pazar

TÜRKLER'İN EN MÜHİM PARÇASI OLAN ve BUGÜNKİ TÜRKİYE TÜRKLER'NİN TAMAMINI TEŞKİL EDEN OĞUZLAR'IN MENŞEİ

TÜRKLER'İN EN MÜHİM PARÇASI OLAN ve BUGÜNKİ TÜRKİYE TÜRKLER'NİN TAMAMINI TEŞKİL EDEN OĞUZLAR'IN MENŞEİ
Türk Kavimlerinin en meşhuru ve en mühimmi Oğuzlar'dır. Seçukoğulları'nın tarih sahnesine çıkmasıyla Oğuzlar, tamamen birinci dereceye yükselmişler ve Türk'lüğe hakim olmuşlardır.  Anadolu'yu fetheden, Türkiye Devleti'ni kuran,  Türkler'in Oğuz boylarıdır. Türkiye Türkler'i çoğunlukla Oğuzsoyudur.
Orkun kitabelerin'den bir iki asır önce Göktürk alfabesi ile yazılmış Türkçe bir kitabede, Oğuzlar'ın adı geçmektedir. Bu kitabe, Oğuzlar'dan 6 boyun prensi olan Özyiğen Alpturan'ın genç yaşta ölümü münasebetiyle kazılmıştır.  Oğuzlar, Kuzey Asya'da ve Götürkler'in kuzeyinde yaşıyorlardı. Bahsi geçen kitabe, Barlık ırmağı kenarında bulunmuştur. Göktürk Abideleri'nde de Oğuzlar'ın adı pek çok kez geçmektedir. Bu kitabelere göre Büyük Türk Hakanlığı'nda Göktürk Boyundan sonra en mühim boyun Oğuz boyu olduğu anlaşılmaktadır. Göktürk tarihinin  "kutluğlar" denen son devresinde, VII.asır sonlarında ve VIII.asır başlarındai yani Orkun Abideleri ile çağdaş olarak Oğuzlar, Selenge ırmağı boyunda oturuyorlardı. Orkun ırmağının, Selenge'nin kolu olduğu malumdur. Şu halde Göktürkler ile Oğuzlar, yakın komşu idiler. VII.asır sonlarında Oğuzlar'ın başında Baz Kağan bulunuyordu. Oğuzlar, hakimiyeti Göktürk Hanedanı'nın aleyhinde olarak ele geçirmek istiyorlardı. Zira Oğuzlar, Götürk hakanlığında en mühim hakimkitleyi teşkil ediyorlardı. Son Göktürkler, Oğuzlar'ın sinsi veya açık muhalefeti altında yaşamışlar, Götürkler'de gerçekten Dokuz kez Oğuzlar, On kez de Uygurlar tarafından iktidardan uzaklaştırılmış ve VIII.asrın ortalarında Büyük Türk Kağanlığı, Oğuz ve Uygur boyları tarafından yönetilmiştir. Kağan, Baz Kağan'ı öldürtmek zorunda kalmıştı. bununla beraber Kapağan ve Bilge Kağanlar zamanında Oğuzlar muhalefetlerini  artırmışlardır. Büyük Türk Hakanlığı'nda iktidar Oğuz Uygur partisine geçince, Oğuzlar'ın zaten Göktürkler devrinde pek mühim olan mevkileri, bir kat daha yükselmiştir.  Fakat Oğuzlar, bunla da iktifa etmek niyetinde değillerdi. Uygurlar'ı bertaraf edip, tek başlarına Türk İmparatorluğu'na hakim olmak istiyorlardı. Bu maksatla Moyunçur Kağan'a da  baş kaldırmışlardı.  Türkler'in kültürce diğer Türk boylarından pek geri olan Kırgız Boyu, Uygurlar'la  beraber Oğuzları'da IX. asır ortalarında bugünki Moğalistan'dan kovmuştur. Büyük Hakanlığı'nda birinci derecede gelen Uygurlar güneye, şimdiki Doğu Türkistan'a çekilmişler, Oğuzlar'ın büyük kısmı ise batıya, Sırderya ve Aral boylarına göçmüşlerdir. İkisinin arasında Karahanlılar vardı ve Karahanlılar, Moğalistan'dan kovulup itibarı geniş ölçüde sarsılan Uygurlar ile Büyük Türk Hakanlığı tacını çekişiyorlardı. Sırderya ve Aral civarında bu Oğuz dalgasından öncede Oğuzlar vardı ve ezcümle Oğuz boylarından Peçenekler yaşıyordu. Oğuzlar'ın büyük kısmı bu ülkeye gelince, Peçenekler, kardeş boyla bir arada yaşamayıp Doğu Avrupa'ya akmışlardır. Zaten Oğuzlar'da dehşet bir nüfus artışı vardı. Fazla nüfusun taşması gerekiyordu. Bu sebeple yüz binlerce belki bir milyon Oğuz'da Peçenekler'den ayrı bir dalga halinde Karadeniz kuzeyine bugün ki Ukrayna'ya göçmüş, Balkanlar'a inmiştir. Bugün Dobruca ve küçük bir kısmı Besarabya'da yaşıyan Gagavuzlar, bu Oğuzlar'ın torunlarıdır. Bir kaç milyon Oğuz  da, Aral Gölü'nden önce güneye inmiş, sonra batıya sapmış, Anadolu'yu açıp Türkiye Devletini kurmuştur. Bu süretle Maveraünnehir kuzeyinde pek kesifleşen Oğuz nüfusu teskin olmuştur.
Gökberk ÇETİNKAYA


24 Mart 2018 Cumartesi

Türk'ün Türkten başka dostu yoktur.

Türk'ün Türkten başka dostu yoktur. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgaline Kıbrıs Türkü'nün tepkisi 

23 Mart 2018 Cuma

TOPAL OSMAN AĞA ve GİRESUN'DA MİLLİ KUVVETLERİN KURULMASI

Rum çetecileri, Doğukaradeniz'in Ruslar tarafından işgali sırasında Türklere karşı yaptıkları her türlü mezalimi mütarekeden sonra da yapmaya devam ettiler. Yukarıda da belittiğimiz gibi Rum çetecilerinin amacı Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun gibi Karadeniz şehirlerinde asayişi bozuk göstererek itilaf Devletleri'nin işgailine ortam hazırlamaktı. Mustafa Kemal Paşa'nın IX. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktıktan sonra Anadolu'da bulunduğu günlerde Karadeniz Bölgesi'nde kırktan fazla  Rum çetesi faliyet göstermekteydi. Aynı zamanda Rusya'dan Karadeniz sahiline yönlendirilen bir Rum göçü de söz konusydu. Bu tarihten 30 - 40 yıl kadar önce Rusya'ya giderek oraya yerleşmiş bulunan Rumlar, aileleriyle birlikte Giresun'a göç etmekteydiler. Karadeniz sahillerine yapılan bu göçlerin, Pontus Devleti'ni kurabilmek için nüfus çoğunluğunu sağlamak amacıyla yapıldığı da pek çok araştırmada tekrarlanan ve bilinen bir durumdur. Rumların göçleriyle beraber silahlı çetecilik faaliyetleri de artarak devam etmiştir.  Bu durumda yöre halkı ve askeri kuvvetler buna meydan vermemeye çalışmışlardı. Bunda da en büyük etken, 8 Temmuz 1919'da "affı şahaneye" uğrayan Osman Ağa'nın Giresun'a dönmesi olmuştur. Osman Ağa'nın Giresun'a dönmesi ve belediye reisliğini görevini yürütmeye başlaması Pontus faaliyetlerine indirilen en büyük darbe olmuştur. Artık gemilerle Giresun sahillerine göçmen adı altında çıkarılmak istenen Rumların geri çevrilmesine ve çetelere karşılık verilmesine başlanmıştır. Anadolu'ya Yunan işgal kuvvetleri ayak basmadan evvel bütün Karadeniz kıyı bölgelerinde olduğu gibi Giresun'da da Rumlar bir takım hazırlıklar yapmışlardı. Rumlar bu dönemde bir taraftan sılahlanırken diğer taraftan da taşkınlık yapmaktan geri durmuyordu. Giresunlu Mavridi kardeşlere ait çarşı içindeki bir hanın bodurumunda 33 sandık top mermisi  ve cephane ortaya çıkartılmıştı. Tam da bu sıralarda yani 8 Mart 1919 tarihinde, içerisinde Yunan Kızılhaç Heyetin'nin de bulunduğu bir Yunan gemisi Giresun iskelesine demirlemişti.  Bir kaç gün sonra yani 11 Mayıs'ta Rumlar, Taşkışla adını verdikleri Rum okuluna beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağını asmışlardı. Şehir halkını tedirgin eden bu olay karşısında herangi bir tedbir alınmamıştı.  Sadece Harbiye Nazırı Cevat imzasıyla Hariciye Nezareti'ne gönderilen bir yazıda, basit bir sağlık tertibatından ibaretmiş gibi gözüken bu türden olayların "bilahare işgal mahiyetinde tecellisi"nin milli duyguları galeyana getireceği belirtilerek benzer faliyetlerin tekrarlanmaması için Devletleri mümessilliklerinin ikaz edilmesi teklif ediliyordu. Giresun'da yayınlanan Işık Gazetesi, Rum taşkınlıklarına haberlerinde yer vermiştir. Gazete haberinde " Giresun'da doğup büyüyen Rumlar'ın, Yunan gemisini 'zito/yaşasın' sesleri ile karşıladıkları, çalgıcı Punayot'un idaresindeki orkestranın devamlı suretle Yunan marşlarını çaldığı ve bütün ellerde özel surette yapılmış Pontus Devleti'nin nişanesi olarak karalı, mavili, beyazlı, kırmızılı, bayrakların dalgalandığı" bildirilmektedir.  İitlaf Devletleri nezdinde yapılan teşebbüsler bir netice ortaya çıkarmamış olacak ki 5 Hazıran günü zikretmiş olduğumuz okula mavi beyaz renkte büyük bir Pontus bayrağı asılmıştır. Bu okul ile birlikte Taşkışla, Rumların karargahı durumundaydı. Okulun bahçesi de talimgah olarak kullanılıyordu. Pontus bayrağını ise Rum Balabani çekmişti. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulduktan sonra Topal Osman Ağa ile anlaşmaya karar vermişti. Osman Ağa, 1883 yılında Giresun'un Hacı Hüseyin mahallesinde doğmuştur. Babası fındık tüccarlarından Hacı Mehmet Efendi'dir. Çoçukluğundan itibaren Giresun'da Rumların, Müslüman - Türk halkına yapmış olduğu kötülüklere şahit olmuştu. Balkan Savaşı'na katılan Osman Ağa, sağ dizinden aldığı yara üzerine topal kalmış ve bu dönemden sonra "Topal" lakabı ile anılmaya başlanmıştır. 1913'te Balkan Savaşı sona erince Giresun'a geri dönen Osman Ağa, İttihat ve Terakkitaraftarı olması nedeniyle mütarekeden sonra tehcir işlerinden sorumlu tutulmuştur. Giresun Müddafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin girişimleri sonucu affedilip Giresun'a dönmüş ve Belediye başkanı olmuştur. Daha sonra ise Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığına seçilen Topal Osman Ağa, 12 Kasım 1920'de maiyetinde bulunan Giresunlu 10 kişi ile Ankara'ya gitmiştir. Böylece Mustafa Kemal Paşa'nın muhafızlığını üstlenecek olan "Giresun gönüllü alayı"nın çekirdeği oluşturulmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın muhafız komutanlığına getirilen Osman Ağa, Ankara'da çok az kalmıştır. Giresun'da gönüllülerden müteşekkil bir alay kurma izni aldıktan sonra Ankara'daki müfrezenin idaresini Mustafa Kaptan'a bırakarak Giresun'a dönmüş, kısa sürede 42. ve 47. alayların kurulmasına öncülük etmiştir. 5 Ağustos 1921 tarihinde ise Sakarya Savaşı'na katılmak üzere tekrar Ankara'ya dönmüştür. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti üyeleri, Giresun Kaymakam Vekili Pertev Bey ile gizlice görüşerek Topal Osman'ın Giresun'a girmesine göz yummasını istemişlerdir. Bunun sebebi ise Türklerden sadece Türklerden sadece Topal Osman'ın çetesinde silah bulunması idi. Kaymakam vekilinden olumlu cevap alınması üzerine de Keşap'ta Topal Osman ile görüşerek Rum eşkiyalarına karşı birilikte mücadele etme hususunda anlaşmaya varmışlardır. Topal Osman'ın Giresun'a döndüğü sıralarda Giresun Belediye Başkanı Dizdarzade Eşref Bey tedavi maksadıyla İstanbul'da bulunuyordu. Bir müddet sonra da sağlık problemleri sebebiyle belediye başkanlığından istifa ettiğini bidirince Topal Osman Ağabelediye başkanlığına seçildi. Yine bu sıralarda 8 Temmuz günü Karahisar'da bulunduğu esnada tehcir suçunun af edildiğine dair kendisi resmen bilgilendirilmişti. Osman Ağa, Giresun ve çevresindeki gençleri teşkilatlandırarak Milli Mücadelede aktif rol almalarını temin etmiştir. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Avni Alpaslan Bey ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak başta Giresun olmak üzere Tirebolu, Trabzon, Rize ve Ordu'dan bir çok gencin, Ağa'nın kuvvetlerine iştiraki gerçekleştirilmiştir. 1920 yılında ise Giresun Gönüllü Taburu teşekkülettirldi. İstikbal Gazetesi, 15 Eylül 1920 tarihli sayısında Giresun Müdafaa-i Milliye Reisi Osman Ağa tarafından şayan-ı takdir ve gayret-i vatanperverane ile teşkil edilen Giresun Gönüllü Taburu'nun cepheye gitmek üzere Trabzon'a geldiğini ve Kavak meydanında resmi bir törenle karşılandıklarını yazmıştır. Trabzon'da 3 gün kalan Gönüllüleri,  dönüşte Trabzon vali vekili ve lll. Fırka Komutanı Rüştü Bey, Alay komutanı Rıza Bey, Müftü Mahir Bey, ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri uğurlamıştır. Aynı Gazetenin 26 Eylül 1920 tarih ve 175 numaralı sayısında ise Gönüllüleri Deliklitaş (Maçka yolu/ Değirmendere) mevkiine kadar uğurladığını ve burada yaptığı veda konuşmasında "ailelerine her şartta bakacağını ve iaşelerini temin edeceğini bununla birlikte gözleri arkda kalmadan düşmanla vuruşmalarını, arkalarından ikinci bir gönüllü müfrezenin de gönderileceğini" ifade ederek vedalaşmıştır. Bütün bunların yanında Osman Ağa Giresun'da haftalık ve 4 sayfa olarak Gedikkaya adlı bir gazetenin de çıkmasına destek vermiş hatta önayak olmuştur. 1920 Rum çetelerinin bilhassa Samsun ve çevresinde Rum köylerini denetimlerini altına aldığını görüyoruz. Bu vesile ile yapılabilecek bir müdahaleyi beklemeye başlamışlardı. Sadece Osman Ağa ve gönüllülerinin bulunduğu Giresun çevresinde etkileri yoktu. 1919'da Osman Ağa'ya düzenlenmek istenen suikastin ortaya çıkarılmasından sonra hasımlarını sindirmeye çalıştığı şüphe götürmez bir gerçektir. Giresun'a kaymakam olarak tayin edilen Badi Bey, Hürriyet ve İtilaf Fırkası taraftarı idi . İstanbul Hükümeti'nin ve Rumların tahrikleriyle Osman Ağa'ya cephe almıştı. Osman Ağa'yı öldürmek için hasımlarıyla anlaşmışsa bu girişimde başarılı olamamamıştır. Yapılan inceleme neticesinde kaymakamın suçu sabit görülmüştü. Badi Bey'in bu olay için İstanbul'da Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile haberleştiği ve Topal Osman'a suikast için zikredilen partiden veya Rumlardan 800 lira temin ettiğpi anlaşılmıştı. Giresun'da bu ve benzeri olayların yaşandığı sırada alınan karar ve uygulamalarda Türk tarafının daha ihtiyatlı hareket ettiği gözlerden kaçmamıştır. Giresun'un , Karadeniz'de Ankara Hükümeti için önemli bir iskele durumunda olması, bilhassa silah ve cephenin karaya intikalinde önemli bir merkez özelliği taşıması, Türk tarafı için önemli olduğu kadar bu durum İtilaf Devletleriiçin de o nispette önemli idi. Topal Osman Ağa'nın emrindeki gönüllü kuvvetler düzenli orduların kurulmasından sonra cephede Yunanlılara karşı da mücadele etmiştir.  47 ve 42. Alaylar, Topal Osman Ağa ve Avni Alpaslan Beu komutasında 1921 yılı Ağustos ayında  Sakarya cephesine sevk edilmişlerdir. Gönderilen bu kuvvetlerin birçok başarılar kazandığı savaşlarda Hüseyin Avni  Bey'de şehit düşmüştür. Bu kuvvetler bilhassa büyük başarılar ve yararlılıklar göstermiştir.  Topal Osman Ağa hakkında birçok eserde bilgi bulmak mümkündür. Aynı zamanda bazı hatıralarda da bilgiler yer almıştır. Bütün bunların yanında Topal Osman Ağa'yı tarafsız olarak değerlendirebilmenin en iyi yolu çağdaşı olan belgeler  vasıtasıyla mümkün ola bilir. Bu amaçla Topal Osman Ağa'nın çağdaşı belgelerden bir iki numune alarak bu faslımızı bitirelim. Topal Osman Ağa, vatana hizmet ve fedakarlığı ile tanınmış olup "Giresun'da bazı bedbaht Rumların besledikleri amal ve gaye-i milliyeye karşı bir kuvva-yı kahire"  idi. Pontus taraftarı Rum çetelerine karşı büyük mücadeleleri olnuştu. Çete kuvvetleri halinde savaşan birliklerden, düzenli bir ordu disiplininde hareket etmelerinin beklenmemesi gerekir. Balkan Harbinden itibaren bütün hayatı ateş ve barut kokuları arasında devam eden Topal Osman Ağa'nın faliyetlerini de bu minval üzere değerlendirmek gerekir. Yine bir başka belgede Topal Osman Ağa için "Umum  kanaate göre fena bir kalbe malik olmayıp, kabahati yalnız cahil olmasındandır." ifadesi yer almaktadır. Okuma yazma bilmemesine rağmen Topal Osman Ağa'nın imanı kadar kesin gördüğü şey, yaptıklarının ülkesi ve milletinin faydasına olduğu idi. 1921 yılı Ağustos ayında Giresun Gönüllü alayı (47.Alayı) ile Ankara'ya vardığında kendisini karşılayan milletvekillerine "Ben bu millet uğrunda bacağımı zayi ettim Düşmanı denize dökünceye kadar icab ederse sedye üsütünde muharebe edeceğime Alayımla birlikte yemin ediyorum" sözleri  onun  zihniyetinin en sarih ifadesidir. Sakarya Meydan Muharebesi ile kazanılan zaferden sonra Topal Osman Ağa'ya kaymakamlık (yarbaylık) rütbesi verilmiştir. Bunlardan da öte Topal Osman Ağa,  Giresun Gönüllü Alayı'nın eksikliklerinin tamamlanması gayesiyle bütün mal ve mülkünün satılmasını da istemiştir. Osman Ağa'nın bu iş için Giresun Mutasarrıfı Nizameddin Bey'e gönderdiği 8 Haziran 1922 tarihli bir yazıda bu arzusunu dile getirmiştir. Lakin bu telgraf üzerine bir toplantı tertip eden Giresun tüccarları "Bu büyük ruhlu kahramanın esasen malen beden pek çok fedakarlıkta bulunduğunu nazar-ı itibara alarak mütebaki mal ve mülkünün de satılmasını ve Giresun Alayı'nın bütün masrafının kendileri tarafından tesviye olunmasını " kararlaştırmışlardır.
Bu makale Ömer KUL'un "ŞU PONTUS DEDİKLERİ" isimli kitabından alınmıştır.

22 Mart 2018 Perşembe

Rizeli Milli Mücadele Kahramanları

Toplumun bazı kesiminin her ne kadar da "Rizeliler asla savaşmadı" gibi söylemleri olsa da durum hiçte öyle değildir. Rize'de Mataracızadeler olmak üzere bir çok kişi milli mücadeleye üstün katkılarda bulunmuştur.

17 Mart 2018 Cumartesi

"Çılgın Türkler"

Rusları tek başına maymuna çeviren Aydoslu çılgın Türk

"Alçak Grekler"

Trabzon'un işgalinde Rus komutanı çok kızdıran o olay neydi?

Hemşinliler'in etnik kökeni

Doğukaradeniz bölgesinde ki Hemşinliler'in tamamı Ermeni mi? Trabzon'un doğusundaki Hemşin köyleri var mı? Bu köylerdeki herkes Ermeni mi?






16 Mart 2018 Cuma

Türkler Anadolu’ya ne zaman geldi?

Türkler Anadolu'ya ne zaman geldi?
Türklük Anadolu'da ne zamandan beri var?

Doğukaradeniz Bölgesinde ki Rumca'nın gerçeği

Doğukaradeniz Bölgesinde ki Rum ve Rumca'nın gerçeği nedir? Bu dili kimler konuşuyor?  H












epsi bu yazımızda. Mutlaka okuyunuz!

Lezgiler Türk mü?

Doğukaradeniz Bölgesinin doğusunda nüfusları bulunan Lezgiler'in  kökeni hakkıında derlediğimiz yazımızı sizin ile paylaşıyoruz