Bu Blogda Ara

23 Mart 2018 Cuma

TOPAL OSMAN AĞA ve GİRESUN'DA MİLLİ KUVVETLERİN KURULMASI

Rum çetecileri, Doğukaradeniz'in Ruslar tarafından işgali sırasında Türklere karşı yaptıkları her türlü mezalimi mütarekeden sonra da yapmaya devam ettiler. Yukarıda da belittiğimiz gibi Rum çetecilerinin amacı Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun gibi Karadeniz şehirlerinde asayişi bozuk göstererek itilaf Devletleri'nin işgailine ortam hazırlamaktı. Mustafa Kemal Paşa'nın IX. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktıktan sonra Anadolu'da bulunduğu günlerde Karadeniz Bölgesi'nde kırktan fazla  Rum çetesi faliyet göstermekteydi. Aynı zamanda Rusya'dan Karadeniz sahiline yönlendirilen bir Rum göçü de söz konusydu. Bu tarihten 30 - 40 yıl kadar önce Rusya'ya giderek oraya yerleşmiş bulunan Rumlar, aileleriyle birlikte Giresun'a göç etmekteydiler. Karadeniz sahillerine yapılan bu göçlerin, Pontus Devleti'ni kurabilmek için nüfus çoğunluğunu sağlamak amacıyla yapıldığı da pek çok araştırmada tekrarlanan ve bilinen bir durumdur. Rumların göçleriyle beraber silahlı çetecilik faaliyetleri de artarak devam etmiştir.  Bu durumda yöre halkı ve askeri kuvvetler buna meydan vermemeye çalışmışlardı. Bunda da en büyük etken, 8 Temmuz 1919'da "affı şahaneye" uğrayan Osman Ağa'nın Giresun'a dönmesi olmuştur. Osman Ağa'nın Giresun'a dönmesi ve belediye reisliğini görevini yürütmeye başlaması Pontus faaliyetlerine indirilen en büyük darbe olmuştur. Artık gemilerle Giresun sahillerine göçmen adı altında çıkarılmak istenen Rumların geri çevrilmesine ve çetelere karşılık verilmesine başlanmıştır. Anadolu'ya Yunan işgal kuvvetleri ayak basmadan evvel bütün Karadeniz kıyı bölgelerinde olduğu gibi Giresun'da da Rumlar bir takım hazırlıklar yapmışlardı. Rumlar bu dönemde bir taraftan sılahlanırken diğer taraftan da taşkınlık yapmaktan geri durmuyordu. Giresunlu Mavridi kardeşlere ait çarşı içindeki bir hanın bodurumunda 33 sandık top mermisi  ve cephane ortaya çıkartılmıştı. Tam da bu sıralarda yani 8 Mart 1919 tarihinde, içerisinde Yunan Kızılhaç Heyetin'nin de bulunduğu bir Yunan gemisi Giresun iskelesine demirlemişti.  Bir kaç gün sonra yani 11 Mayıs'ta Rumlar, Taşkışla adını verdikleri Rum okuluna beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağını asmışlardı. Şehir halkını tedirgin eden bu olay karşısında herangi bir tedbir alınmamıştı.  Sadece Harbiye Nazırı Cevat imzasıyla Hariciye Nezareti'ne gönderilen bir yazıda, basit bir sağlık tertibatından ibaretmiş gibi gözüken bu türden olayların "bilahare işgal mahiyetinde tecellisi"nin milli duyguları galeyana getireceği belirtilerek benzer faliyetlerin tekrarlanmaması için Devletleri mümessilliklerinin ikaz edilmesi teklif ediliyordu. Giresun'da yayınlanan Işık Gazetesi, Rum taşkınlıklarına haberlerinde yer vermiştir. Gazete haberinde " Giresun'da doğup büyüyen Rumlar'ın, Yunan gemisini 'zito/yaşasın' sesleri ile karşıladıkları, çalgıcı Punayot'un idaresindeki orkestranın devamlı suretle Yunan marşlarını çaldığı ve bütün ellerde özel surette yapılmış Pontus Devleti'nin nişanesi olarak karalı, mavili, beyazlı, kırmızılı, bayrakların dalgalandığı" bildirilmektedir.  İitlaf Devletleri nezdinde yapılan teşebbüsler bir netice ortaya çıkarmamış olacak ki 5 Hazıran günü zikretmiş olduğumuz okula mavi beyaz renkte büyük bir Pontus bayrağı asılmıştır. Bu okul ile birlikte Taşkışla, Rumların karargahı durumundaydı. Okulun bahçesi de talimgah olarak kullanılıyordu. Pontus bayrağını ise Rum Balabani çekmişti. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulduktan sonra Topal Osman Ağa ile anlaşmaya karar vermişti. Osman Ağa, 1883 yılında Giresun'un Hacı Hüseyin mahallesinde doğmuştur. Babası fındık tüccarlarından Hacı Mehmet Efendi'dir. Çoçukluğundan itibaren Giresun'da Rumların, Müslüman - Türk halkına yapmış olduğu kötülüklere şahit olmuştu. Balkan Savaşı'na katılan Osman Ağa, sağ dizinden aldığı yara üzerine topal kalmış ve bu dönemden sonra "Topal" lakabı ile anılmaya başlanmıştır. 1913'te Balkan Savaşı sona erince Giresun'a geri dönen Osman Ağa, İttihat ve Terakkitaraftarı olması nedeniyle mütarekeden sonra tehcir işlerinden sorumlu tutulmuştur. Giresun Müddafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin girişimleri sonucu affedilip Giresun'a dönmüş ve Belediye başkanı olmuştur. Daha sonra ise Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığına seçilen Topal Osman Ağa, 12 Kasım 1920'de maiyetinde bulunan Giresunlu 10 kişi ile Ankara'ya gitmiştir. Böylece Mustafa Kemal Paşa'nın muhafızlığını üstlenecek olan "Giresun gönüllü alayı"nın çekirdeği oluşturulmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın muhafız komutanlığına getirilen Osman Ağa, Ankara'da çok az kalmıştır. Giresun'da gönüllülerden müteşekkil bir alay kurma izni aldıktan sonra Ankara'daki müfrezenin idaresini Mustafa Kaptan'a bırakarak Giresun'a dönmüş, kısa sürede 42. ve 47. alayların kurulmasına öncülük etmiştir. 5 Ağustos 1921 tarihinde ise Sakarya Savaşı'na katılmak üzere tekrar Ankara'ya dönmüştür. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti üyeleri, Giresun Kaymakam Vekili Pertev Bey ile gizlice görüşerek Topal Osman'ın Giresun'a girmesine göz yummasını istemişlerdir. Bunun sebebi ise Türklerden sadece Türklerden sadece Topal Osman'ın çetesinde silah bulunması idi. Kaymakam vekilinden olumlu cevap alınması üzerine de Keşap'ta Topal Osman ile görüşerek Rum eşkiyalarına karşı birilikte mücadele etme hususunda anlaşmaya varmışlardır. Topal Osman'ın Giresun'a döndüğü sıralarda Giresun Belediye Başkanı Dizdarzade Eşref Bey tedavi maksadıyla İstanbul'da bulunuyordu. Bir müddet sonra da sağlık problemleri sebebiyle belediye başkanlığından istifa ettiğini bidirince Topal Osman Ağabelediye başkanlığına seçildi. Yine bu sıralarda 8 Temmuz günü Karahisar'da bulunduğu esnada tehcir suçunun af edildiğine dair kendisi resmen bilgilendirilmişti. Osman Ağa, Giresun ve çevresindeki gençleri teşkilatlandırarak Milli Mücadelede aktif rol almalarını temin etmiştir. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Avni Alpaslan Bey ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak başta Giresun olmak üzere Tirebolu, Trabzon, Rize ve Ordu'dan bir çok gencin, Ağa'nın kuvvetlerine iştiraki gerçekleştirilmiştir. 1920 yılında ise Giresun Gönüllü Taburu teşekkülettirldi. İstikbal Gazetesi, 15 Eylül 1920 tarihli sayısında Giresun Müdafaa-i Milliye Reisi Osman Ağa tarafından şayan-ı takdir ve gayret-i vatanperverane ile teşkil edilen Giresun Gönüllü Taburu'nun cepheye gitmek üzere Trabzon'a geldiğini ve Kavak meydanında resmi bir törenle karşılandıklarını yazmıştır. Trabzon'da 3 gün kalan Gönüllüleri,  dönüşte Trabzon vali vekili ve lll. Fırka Komutanı Rüştü Bey, Alay komutanı Rıza Bey, Müftü Mahir Bey, ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri uğurlamıştır. Aynı Gazetenin 26 Eylül 1920 tarih ve 175 numaralı sayısında ise Gönüllüleri Deliklitaş (Maçka yolu/ Değirmendere) mevkiine kadar uğurladığını ve burada yaptığı veda konuşmasında "ailelerine her şartta bakacağını ve iaşelerini temin edeceğini bununla birlikte gözleri arkda kalmadan düşmanla vuruşmalarını, arkalarından ikinci bir gönüllü müfrezenin de gönderileceğini" ifade ederek vedalaşmıştır. Bütün bunların yanında Osman Ağa Giresun'da haftalık ve 4 sayfa olarak Gedikkaya adlı bir gazetenin de çıkmasına destek vermiş hatta önayak olmuştur. 1920 Rum çetelerinin bilhassa Samsun ve çevresinde Rum köylerini denetimlerini altına aldığını görüyoruz. Bu vesile ile yapılabilecek bir müdahaleyi beklemeye başlamışlardı. Sadece Osman Ağa ve gönüllülerinin bulunduğu Giresun çevresinde etkileri yoktu. 1919'da Osman Ağa'ya düzenlenmek istenen suikastin ortaya çıkarılmasından sonra hasımlarını sindirmeye çalıştığı şüphe götürmez bir gerçektir. Giresun'a kaymakam olarak tayin edilen Badi Bey, Hürriyet ve İtilaf Fırkası taraftarı idi . İstanbul Hükümeti'nin ve Rumların tahrikleriyle Osman Ağa'ya cephe almıştı. Osman Ağa'yı öldürmek için hasımlarıyla anlaşmışsa bu girişimde başarılı olamamamıştır. Yapılan inceleme neticesinde kaymakamın suçu sabit görülmüştü. Badi Bey'in bu olay için İstanbul'da Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile haberleştiği ve Topal Osman'a suikast için zikredilen partiden veya Rumlardan 800 lira temin ettiğpi anlaşılmıştı. Giresun'da bu ve benzeri olayların yaşandığı sırada alınan karar ve uygulamalarda Türk tarafının daha ihtiyatlı hareket ettiği gözlerden kaçmamıştır. Giresun'un , Karadeniz'de Ankara Hükümeti için önemli bir iskele durumunda olması, bilhassa silah ve cephenin karaya intikalinde önemli bir merkez özelliği taşıması, Türk tarafı için önemli olduğu kadar bu durum İtilaf Devletleriiçin de o nispette önemli idi. Topal Osman Ağa'nın emrindeki gönüllü kuvvetler düzenli orduların kurulmasından sonra cephede Yunanlılara karşı da mücadele etmiştir.  47 ve 42. Alaylar, Topal Osman Ağa ve Avni Alpaslan Beu komutasında 1921 yılı Ağustos ayında  Sakarya cephesine sevk edilmişlerdir. Gönderilen bu kuvvetlerin birçok başarılar kazandığı savaşlarda Hüseyin Avni  Bey'de şehit düşmüştür. Bu kuvvetler bilhassa büyük başarılar ve yararlılıklar göstermiştir.  Topal Osman Ağa hakkında birçok eserde bilgi bulmak mümkündür. Aynı zamanda bazı hatıralarda da bilgiler yer almıştır. Bütün bunların yanında Topal Osman Ağa'yı tarafsız olarak değerlendirebilmenin en iyi yolu çağdaşı olan belgeler  vasıtasıyla mümkün ola bilir. Bu amaçla Topal Osman Ağa'nın çağdaşı belgelerden bir iki numune alarak bu faslımızı bitirelim. Topal Osman Ağa, vatana hizmet ve fedakarlığı ile tanınmış olup "Giresun'da bazı bedbaht Rumların besledikleri amal ve gaye-i milliyeye karşı bir kuvva-yı kahire"  idi. Pontus taraftarı Rum çetelerine karşı büyük mücadeleleri olnuştu. Çete kuvvetleri halinde savaşan birliklerden, düzenli bir ordu disiplininde hareket etmelerinin beklenmemesi gerekir. Balkan Harbinden itibaren bütün hayatı ateş ve barut kokuları arasında devam eden Topal Osman Ağa'nın faliyetlerini de bu minval üzere değerlendirmek gerekir. Yine bir başka belgede Topal Osman Ağa için "Umum  kanaate göre fena bir kalbe malik olmayıp, kabahati yalnız cahil olmasındandır." ifadesi yer almaktadır. Okuma yazma bilmemesine rağmen Topal Osman Ağa'nın imanı kadar kesin gördüğü şey, yaptıklarının ülkesi ve milletinin faydasına olduğu idi. 1921 yılı Ağustos ayında Giresun Gönüllü alayı (47.Alayı) ile Ankara'ya vardığında kendisini karşılayan milletvekillerine "Ben bu millet uğrunda bacağımı zayi ettim Düşmanı denize dökünceye kadar icab ederse sedye üsütünde muharebe edeceğime Alayımla birlikte yemin ediyorum" sözleri  onun  zihniyetinin en sarih ifadesidir. Sakarya Meydan Muharebesi ile kazanılan zaferden sonra Topal Osman Ağa'ya kaymakamlık (yarbaylık) rütbesi verilmiştir. Bunlardan da öte Topal Osman Ağa,  Giresun Gönüllü Alayı'nın eksikliklerinin tamamlanması gayesiyle bütün mal ve mülkünün satılmasını da istemiştir. Osman Ağa'nın bu iş için Giresun Mutasarrıfı Nizameddin Bey'e gönderdiği 8 Haziran 1922 tarihli bir yazıda bu arzusunu dile getirmiştir. Lakin bu telgraf üzerine bir toplantı tertip eden Giresun tüccarları "Bu büyük ruhlu kahramanın esasen malen beden pek çok fedakarlıkta bulunduğunu nazar-ı itibara alarak mütebaki mal ve mülkünün de satılmasını ve Giresun Alayı'nın bütün masrafının kendileri tarafından tesviye olunmasını " kararlaştırmışlardır.
Bu makale Ömer KUL'un "ŞU PONTUS DEDİKLERİ" isimli kitabından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder